Punisher, Marvel tarafından yaratılmış bir çizgi roman kahramanı. Uzun zaman önce unutulmaya yüz tutmuştu. Yeni yapılan sinema filmi ile tekrar canlanan Punisher’ın oyunu, filme paralel olarak aynı dönemde çıkartıldı.
Hikayeye göre kahramanımızın ailesi, mafya tarafından katledilmiş. Bu kahramanın asıl adı Castle’dır. Punisher, yani cezalandırıcı takma adını kullanarak, tüm mafyanın kökünü kazımaya yemin etmiştir. İntikam ateşiyle yanarken, kötülere karşı aklında tek bir ceza yöntemi vardır; o da ölümdür. Oyunumuzda ise bu hayat hikayesini daha farklı bir yorumla görüyoruz. Oyuna Punisher’ın polislere teslim olmasını anlatan bir filmi seyrederek başlıyoruz. Ardından kahramanımızın ifadesi alınıyor, işlediği suçlar tek tek anlatılıyor. Bir taraftan Punisher’a karşı yapılan suçlamalar anlatılırken, bir taraftan da oyunu oynuyoruz. Başlarda küçük sokak çeteleri, oto hırsızları ve gaspçılarla uğraşırken, olaylar giderek derinleşiyor. Kendimizi bir anda yeraltı dünyasının karanlık köşelerinde buluyoruz. Kirli işlerle uğraşanları tek tek temizlerken, aynı zamanda büyük patronlara ulaşmaya çalışıyoruz. Büyük patronları temizledikçe de bu kurulu düzenin tepesindeki isimleri öğreniyoruz. Amacımız en tepeye ulaşıp Kingpin’i yok etmek. Tabi bu amacı güderken her türlü suçluyu acımasızca yok ediyoruz. Her ne kadar acımasız olsak da sivillere zarar vermekten kaçınıyoruz. Zaten Punisher’ı, çizgi romanını okuyan ya da eski oyun konsolları için yapılmış oyunlarını oynayanlar hemen hatırlayacaktır. PC için yapılan bu oyunda da tanıdık düşmanlara ve dostumuz Nick Fury’ye rastlayacaksınız.
Oyunun görünümü ve oynanışı tıpkı Max Payne 2’ye benziyor. Aynı grafik motorunun kullanılmasına rağmen hiçbir şekilde Max Payne 2’deki grafik kalitesine ulaşılamamış. Pek üstünde çalışmadıkları belli oluyor. Böylesine güzel bir grafik motoru, daha etkili bir şekilde kullanılabilirdi. THQ yapımcıları, kaliteden çok performansa önem vermişler. The Punisher ile aynı seviyedeki bir başka oyunu karşılaştırdığınızda, göreceğiniz performans şaşırtıcı oluyor. Yüzey kaplamaları ve modellemelerde fena değil. Ancak yerçekimi konusunda bir miktar hatalarla karşılaşmanız mümkün. Mesela, ne kadar yüksekten düşerseniz düşün, aynı hızla aşağı iniyorsunuz ve hiçbir şey olmuyor. Diğer bir örnekle anlatılırsa, karakterler öldüklerinde eklem yerleri tuhaf bir şekil alıyor; fakat bu pek sık olmadığından rahatsız edici değil. Karakterlerin vücut hareketleri çok sayıda yapılmış. Gizlenme, atlama, bir kutunun arkasından silahı çıkarıp ateş etme gibi çok çeşitli hareketleri yapabiliyorlar. Düşmanların eline ateş ettiğinizde silahı düşürmesi de son derece doğal yapılmış. Hareketlerden söz etmişken, bazen insanların ağızları bir anda donuyor. Bazen de konuşması gereken kişi yerine, yerde yatan bir ölünün ağzı oynayabiliyor. Genel olarak bakıldığında grafikler hakkında söylenecek pek fazla bir şey yok. Çünkü ortalama bir oyunda olmasını istediğiniz şeylerin hepsi mevcut. Pek çok hata içermesi bir eksi yanı olurken, yüksek performansı da artı bir özelliğini oluşturuyor. Duvarlardaki kurşun deliklerinin yok olmaması, patlayarak ya da yanarak ölen insanların cesetlerindeki farklılıklar gibi küçük ayrıntılar da cabası.
Müzikler ise çeşitlilik gösteriyor. Hani, süper kahraman filmlerinde duymaya alışık olduğumuz türden müzikler olabildiği gibi, aksiyonu canlandırmayı hedefleyen ritimler de olabiliyor. Bulunduğunuz mekanı tanımlayan türde müzikler kullanılmış. Mesela, Japon mafyası yakuzalarla uğraşırken, buna uygun bir uzak doğu müziği çalması hayli ilginç. Yine de oyundaki ses efektlerinin arasında müziklerin varlığını pek hissetmiyorsunuz; özellikle de silahlar konuşmaya başladığında bunu daha iyi fark ediyorsunuz. Konuşmalara gelince; mafya elemanları sizi gördüklerinde adeta bir asker gibi haberleşiyorlar. Sorgulama sırasında çıkardıkları tuhaf sesler, suçluya acımanıza bile neden olabiliyor. Bazen de sinir bozucu sözleri ve küfürleri de öfkenizi körüklüyor. Diğer ses efektleri ise standart seviyede, pek fazla önemsenecek kadar ayrıntılı şeyler göremedim. Daha çok kötü yanları belirginleşiyor. Seslendirmelerde Rusların aksanı pek iyi yapılamamış, bunun yanında Japonların ise ana dili gibi İngilizce konuşmaları şaşırtıcı doğrusu.
The Punisher, oynanış olarak da tıpkı Max Payne’e benziyor. Aslında bazı farklılıkları olmasa, tam anlamıyla Max Payne kopyası denilebilirdi. Yine o muhteşem atlayışları yapabiliyoruz. Silahımızla yakınlaştırma yaparak daha isabetli atışlar kaydedebiliyoruz. Oyunun en büyük ayırt edici özelliği, suçluları kendi yöntemlerinizle sorgulayabilmeniz. Yumruk, boğazını sıkma, yüzünü yere vurma ve silahla tehdit olarak dört temel sorgulama tekniğimiz var. Sorgulama sırasında bir bar çıkıyor ve fare ile aşağı yukarı yaptıkça seviyesi yükseliyor. Eğer sarı alanda üç saniye tutabilirseniz sorgulamanız başarılı geçmiş ve suçluyu konuşturmuşsunuz demektir. Bu sayede kimi gizli kapıları, resimleri ve ipuçlarını öğrenebilirsiniz. Bunlar bize bazen bir cephaneliğin yerini gösteriyor, bazen de çıkış kapısını. Tabi oyunun sonlarına doğru bu sarı çizgi daha da kısalıyor ve suçluları konuşturmak zorlaşıyor. Dört temel sorgulama tekniği dışında, bölümlere göre çeşitli yerlerde özel sorgulama teknikleri de uygulayabiliyorsunuz. Bu, suçluyu bir balkondan aşağı sarkıtmak olduğu gibi, preste sıkıştırmak da olabiliyor. Tabi sorgu bittikten sonra suçluyu işkence çektirerek öldürmek size puan kaybettiriyor. Çünkü suçlu da olsalar, bu şekilde ölmeleri gerekmez. Daha iyimser davranmalı ve onları en hızlı biçimde öldürmelisiniz. Bunun için de hızlı öldürme diye bir şey eklemişler. Bu sayede ateş edemeyecek kadar yaklaştığınız birini, en hızlı biçimde etkisiz hale getirebiliyorsunuz. Hızlı öldürme teknikleri o kadar çok çeşitlikte ki, sık sık yaptığınız halde farklı şeylerle karşılaşmanız mümkün. Tabi bu kadar yaklaştıktan sonra rakibi yakalayıp kalkan olarak kullanmayı da tercih edebilirsiniz. İşiniz bittiğinde ise, ya sorgulama yapar, ya öldürür, ya bir kapıdan içeri iter ya da kaldırıp atabilirsiniz. Seçim sizin tercihinize bağlı. Tüm bunlar oyuna müthiş bir aksiyon ve eğlence katmış. Özellikle öfke modunu kullanarak beş kişinin arasına dalıp hepsini yerden yere vurmak son derece heyecan verici. Evet, insanları öldürdükçe öfkeniz çoğalıyor ve bunu kullandığınızda ekran siyah bir hal alıyor. Daha hızlı hareket edip bıçaklarınızla ortalığın temizliyorsunuz. Aynı zamanda bir miktar da enerjiniz yükseliyor.
Menülerde de oldukça ilginç şeyler bulmak olası. Aslında menü demek çok basit olurdu. Punisher’ın kişisel apartmanı demek daha doğru olur. Gizli resimler, oyun içinde aldığınız puanları kullanarak alabileceğiniz ekstra özellikler, patronların resimleri, gazeteden alınmış haberler, silahları inceleyebileceğiniz silahlık ve daha pek çok şey bulunmakta. Aradaki geçiş efektleri de oldukça iyi yapılmış. Her bölüm sonunda aldığınız puana göre bir takım şeyler açılıyor. Hemen hemen her bölümü bitirdiğinizde, o bölümde geçen farklı modlar açılıyor. Bu modlar sayesinde, oyunun başında geçirdiğiniz süre artıyor. Tek kötü yanı ise, bu modların abartılı bir zorlukta olması. Örneğin hiç yara almadan tek bir bölümü bitirmeniz istenebiliyor. Oyunun kötü yanlarından biri de istediğiniz zaman kaydetme seçeneğinizin olmaması. Bölüm tasarımlarını akıllıca yaparak ve otomatik kayıt seçeneği ekleyerek bir nebze bu sorunu gidermişler. Ancak yine de bazı uzun bölümlerde bitişe birkaç adım kala ölmek üzücü olabiliyor.
Oyundaki bir başka ilginç şey de karşınıza bol miktarda düşman çıkması. Adeta ordular halinde karşınıza çıkıyorlar. Her bölümde yüzlerce insan öldürüyorsunuz. Elbette çizgi roman kahramanının canlandırıldığı bir oyunun gerçekçi olmasını bekleyemezsiniz. Kısacası, The Punisher, çok iyi olmayan; ancak hızlı grafikleri ve doyurucu aksiyonuyla eğlenceli bir oyun.